NÜKTELER

NÜKTELİ HİKAYECİKLER             

 BİLGELİĞİ KİMDEN ÖĞRENDİN
Lokman Hekim'e :
Bilgeliği kimsen öğrendin? diye sorduklarında ondan şu cevabı almışlar:
Körlerden öğrendim. Çünkü onlar elindeki değnekle tam araştırmadan adım atmazlar.
Basacakları yerin sağlam olduğundan emin olduktan sonra adım atarlar... Bundan dolayı ben de bir şey yapacağım zaman düşünür, faydalı ise konuşur, yararlı ise yaparım...
Faydasız ise bırakmayı ve susmayı tercih ederim.

    Harun Reşid'in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ'ya latife yollu takılarak:
    - "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban tayin etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
    - Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.


BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK
    Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal)'a sormuşlar:
    - 
"Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
    Şöyle cevap vermiş:
    - 
Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!

Ve lâ KUVVETE

Meshur Cimri Pasa, atlarinin arpa yemesi gerektiGini söyleyen seyislerine kizar ve her seferinde "Lâ havle" çekermis.
Bir gün atlari dermansizliktan yiGilip kalinca, hiddetle sormus.
- Atlarima ne oldu?
Seyis, cevabi yapistirmis:
- Ne olacak efendim, "Lâ havle" yiye yiye "Ve lâ kuvvete" oldular. 

İÇİMİZDEKİ HORUZ
Çocuk: - BabaciGim, demis. Bana bir horoz alsan da, sabahlari ötüp beni namaza kaldirsa.
Adam:
- Canim oGul, diye cevap vermis. Senin içindeki horoz ötmedikten sonra, disaridaki horozun fayda vereceGini mi saniyorsun? 

YÜZEREK GEÇME
Necip Fazil vapurda seyahat etmektedir..
Yaninda bir adam vardir, Necip Fazi'li tanir.. Onun müslüman bir kisiliği olduğunu bildiği için söyle bir soru sorar:
"Necip bey.. ALLAH peygamberleri neden göndermis ki.. aklimizla ALLAHi bulmak mümkünken neden peygamberler gönderilmis.. bu bir çeliski degil midir.. "
üstad bu laf ettirir mi hiç..
"bre adam" demis.. "karsiya geçmek için ne diye vapura bindin.. yüzerek geçseydin ya."

ALLAH ALLAH
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti, milletvekili olduğu dönemde radyoda yaptiği konuşma esnasinda "Allah'in, vatanin ve milletin yolundayiz" dedigi için tutuklanir. Hakim sorar:
-Bak, hakkinda böyle bir suçlama var, ne diyorsun?
Serdengeçti'nin cevabi müthistir:
-Vallahi  hakim bey, günlük konusmalarimizda Allah kelimesini kullanmak o kadar normal bir seydir ki... "Allah yolunu açik etsin" deriz, "Allahaismarlaik" deriz, "Allah'a emanet ol" deriz... Allah kelimesini kullanmak bu kadar normal bir sey iken benim Allah demem suç sayiliyorsa, benim buna karsi söyleyeceğim son söz sudur: ALLAH ALLAH...

KUL TAKSİMİMİ YOKSA  ALLAH TAKSİMİMİ ?
Nasreddin Hoca merhuma, talabelerinden biri bir torba ceviz getirir. Hocaefendi,
sınıftaki çocuklara hitaben: -Bu cevizleri kul taksimi mi yapalım, Allah taksimi mi? diye sorunca, çocuklar: Allah taksimi yap hocam, derler. Hocaefendi, torbayı eline alarak, kimine bir avuç, kimine bir tane, kimine üç avuç, kimine hiç, kalanını da torbayla birine verir. Ceviz alamıyan çocuklar: -Hoca, hani bize ceviz, derler. Hoca: -Çocuklar, baştan size sordum. Allah taksimi istediniz. Allah'ın taksiminde adalet değil, ihsan (lütuf) esastır. Allah, lütfundan dilediğine
verir, dilemediğine vermez. Kimine az verir, kimine çok. Hiçbir varlığın ona, "niye böyle?" diye sormaz hakkı yoktur. Mülk sahibi mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.

ŞUNU BAŞTAN SÖYLESENE
Nasreddin Hoca tarlasında çalışırken oradan geçmekte olan birisi sormuş:
"Bey Amca! Falan köye kaç saatte gidebilirim?" Hoca, bu soruya herhangi bir cevap vermemiş. Adam aynı soruyu üç kere tekrarlamış; ama herhangi bir cevap alamayınca yoluna devam etmiş. Biraz yürüdükten sonra arkadan Hocanın:
"Evlat, gel!" dediğini işitmiş. Adam gelince de Hoca soruyu şu şekilde cevaplandırmış:
"Sen tam üç saatte oraya varırsın," demiş. Adam sinirli bir şekilde
"Be bey amca! Madem biliyordun, şunu baştan söylesene," deyince, Nasreddin Hoca şöyle savunmuş kendisini:
"İyi de, ben senin nasıl yürüdüğünü nereden bilebilirim ki."

ACELE İŞ
Nasreddin Hoca, bir gün eşeğe binmiş yolda giderken, eşek birden koşmaya başlamış.
Kontrolünden çıkan eşeği durdurmaya çalışsa da hoca, başarılı olamamış.
Eşeğin sırtında iken hocanın rüzgar gibi geçtiğini görenler:
"Hayırdır hocam, bu telaş da neyin nesi, ne tarafa böyle?" diye sormuşlar.
Hoca, geride bıraktığı topluluğa eşeğin sırtından başını geri çevirerek şöyle cevap vermiş:
"Merak edilecek bir şey yok. Eşeğin acele bir işi çıktı da, birlikte oraya gidiyoruz."

SİZ DIŞARI ÇIKIN
Nasreddin Hocanın kadılık yaptığı zamanlarda, bir adam tarafından bir köpek öldürülmüş.
Bu suçundan dolayı o şahsı mahkemeye vermişler. Gün gelince mahkeme salonu tıka-basa
dolmuş tabii. Salonu dolduranların gürültü yapmaları dolayısıyla rahatsız olan devrin kadısı
Nasreddin Hoca, sinirlenerek şöyle demiş:
"Bu kalabalık da neyin nesi? Yahu! Siz dışarı çıkın da ölenin akrabalarından kimler varsa
onlar gelsin içeri."

İKİSİNİDE AFEYLE
Sahabilerden biri Hz. Ebu Bekir'in yanına gelip ona şöyle diyerek bir dua etmiş:
"Çok günahkârım, benim için dua eder misin?"
Hz. Ebu Bekir Efendimiz de şu şekilde bir dua etmiş:
"Yâ Rabbi, bir günahkâr bir diğerinden dua istiyor, ikisini de affeyle."

ALLAH'IN TAKTİRİ
Suriye'ye gelen Hz. Ömer, burada veba salgını olduğunu öğrenince geri dönmek istedi.
Geri dönme kararı aldığı için Hz. Ebu Ubeyde Hz. Ömer'e itiraz etti ve:
"Allah'ın takdirinden mi kaçıyorsun?" diye sordu.
Bu soruya Hz. Ömer'in cevabı şu oldu:
"Keşke bunu senden başka biri söyleseydi. Evet, ben Allah'ın bir takdirinden diğer
takdirine kaçıyorum."

NASIL HESAP ÇEKER ?
Biri, Hz. Ali Efendimize (r.a.) gelerek: "Ya Ali! Allah bu kadar insanı nasıl hesaba çeker?"
diye sorduğunda Hz. Ali'den şu cevap almış: "Nasıl rızıklandırıyorsa, öyle."

O BÜYÜKTÜR
Hz. Abbas'a soruldu: "Sen mi büyüksün, yoksa Hz. Peygamber mi?" Peygamberimizin amcası olan Hz. Abbas, şu cevabı verdiler:
"Ben ondan önce doğdum; ama O (a.s.m.) benden büyüktür."

NASIL BİLİNİR
Biri Hz. Aişe Validemize sormuş: "Ey Mü'minlerin annesi, bir insan kendisinin iyilerden olduğunu nasıl bilir?" Hz. Aişe Annemiz: "Kendisinin kötülerden olduğunu bildiği zaman," diye cevap vermiş. Bunun üzerine aynı şahıs: "Peki kendisinin kötü insanlardan olduğunu nasıl bilir?" diye sormuş. Hz. Aişe Annemiz bu kez de şöyle demiş: "Kendini iyilerden gördüğü zaman."

MİRAS
Günün birinde Ebu Hureyye (r.a.) sokakta gördüğü insanlara:
"Burada boşu boşuna ne dolaşıp duruyorsunuz? Mescide koşun; orada Resül-i Ekrem'in (a.s.m.) mirası bölüşülüyor. Siz de alın," der. Bunu işiten kişiler hemen mescide giderler. Ama orada herhangi bir mal varlığının paylaşıldığını göremeyince de geri gelip, Ebu Hureyre'ye (r.a.): "Biz senin söylediğin gibi bir taksim görmedik," derler. Ebu Hureyre (r.a.):
"Peki ne gördünüz?" diye sorar. Onlar da:
"Mescidde kimi Kur'an okuyor, kimi zikir yapıyor, kimi ilim öğreniyor," derler.
Bunun üzerine Ebu Hureyre (r.a.) şöyle der: "İşte Resül-i Ekrem'in (a.s.m.) mirası odur..."


İSTİDAT:
Genç sairlerden biri öksürürken Yahyâ Kemal?e: 
-Affedersiniz Bende verem istidadi var da efendim... 
Yahyâ Kemal sefkatle: 
-Öyle mi evlâdim demek sende verem bile istidat hâlinde! 

RUHLAR NEREYE GİDER
?
    İbn-i Abbas hazretlerine "Ruhlar cesetlerinden ayrılınca nereye giderler?" diye sorduklarında, o yüce insandan şu cevabı almışlar:
    - Yağı biten kandillerin ışığı nereye gidiyorsa, oraya...


KAZA ETMEK
TMEK
   
Yolculardan biri, otobüs şoförünün yanına gider ve namaz vakti geçmeden bir mola vermesini rica eder.
    Şoför sinirlenerek:
    - Kaza edin efendim, der. Ne olur yani?
    Adam, sakin sakin cevap verir:
    - Ben kaza etmeden, ya sen kaza edersen?



YALAN DÜNYA 
 Kenan Rıfai, oturduğu köşe minderinden pencereye doğru baktıktan sonra, etrafındakilere:
-İşte size bir yalan... Falanca geçiyor! demiş. Odada bulunanlar, hemen ayağa kalkıp pencereden dışarı bakmışlar.
Kenan Rıfai, bunun üzerine gülümseyerek:
  -Size, bir yalan dediğim halde yine eğilip baktınız! İşte dünya da böyledir!... Yalan olduğunu bile bile her cevrine (çilesine) katlanıyoruz


SENİ SELAMLIYORUM
 Sadrazam Ahmet Vefik Paşa, Bâbıâliye arabası ile görevine gelirken yanına hiç kimseyi almazmış. Bu yüzden kapıdaki görevliler onu tanımadıkları için selam vermezlermiş. Sonunda Sadrazama, arabasının yanına uşaklarından birini aldırmışlar. Bundan sonra Sadrazamın arabasına selâm verilmeye başlanmış. Günün birinde böyle bir selâmlama anında Ahmet Vefik Paşa, yerinden kalkıp uşağa şöyle demiş:

"Ne duruyorsun? Bak seni selâmlıyorlar, haydi sende onları selâmlasana."
 
EFENDİMİZİN HİDDETİ
 Padişah Abdülaziz, günün birinde Kazasker Mustafa İzzet'e çok kızdığı için onu meclisinden uzaklaştırır. Kazasker buna çok üzülür. Bir müddet sonra da Cuma günleri Ayasofya Camiinde hutbe okumaya başlar. Bir Cuma günü Padişah Abdülaziz, Cuma namazı kılmak için Ayasofya Camiine geldiğinde hutbe okuyanın kim olduğunu hemen tanır. Sonra Kazaskeri yanına çağırıp, üzerindeki elbiseyi göstererek:

"İzzet, bu ne hâl?" diye sorar. Kazasker Mustafa İzzet, bir derviş gibi eğilir ve şöyle der:

"Efendimin hiddeti, derviş etti İzzet'i."

Bu söz affedilmesini sağlar.

EŞEKNÂME 
 Merzifonlu bir edebiyatçı, Hamamîzâde İhsan'a şöyle der:

-Bir eşek kitabı yazmak istiyorum. Siz "Hamsiname" yazdınız. Bende "Eşeknâme" yazamaz mıyım sanki?

 Cevap:-Pekala yazarsınız. Benim memlekette çok hamsi çıkar,yazdım. Sizinkinden de çok eşek çıkınca neden yazmayasınız
 
ELÇİYE ZEVAL OLMAZ
Ameş ile karısının arası bozulur. İş ayrılma noktasına gelir. Arkadaşlarından bazıları bunları barıştırmak için aralarından seçtikleri birini Ameş'in evine gönderirler. Adam eve gelir. Kadını oda kapısının arkasına çağırıp şunları söyler:

-Bak hanımefendi! Beyiniz eli öpülmeye layık muhterem bir zattır. Hem bu güne bugün bunca yıllık kocandır. Üzerinde pek çok hakkı vardır. Gerçi kendisi ihtiyar, gözleri çipilli, beli kambur, bacakları eğri, koltuğunun altı ve ağzı kokar, burnu akar ise de... Ameş daha fazla dayanamaz:

-Allah müstahakkını versin be adam! Seni buraya aramızı düzeltmen için gönderdiler. Sen ise  ayıplarımı da ortaya çıkardın!

EDEP
Hz. Lokman'a:
- "Edebi kimden öğrendin?" diye sormuşlar. Şu cevabı vermiş:
- Edepsizlerden.

ACI SÖZ
Lokman Hekim'e:
"Hastamıza ne yedirmemizi tavsiye edersiniz?" diye sorduklarında,
ondan şu cevabı almışlar:
"Aman, acı söz yedirmeyin de, ne yese olur."

SANDIKTA NE VAR
Lokman Hekim, ailesine bir sandık bırakarak şöyle demiş:
"Ben öldükten sonra bu sandığı açmadan satışa sunun, oradan alacağınız paralar sizindir."
Lokman Hekim vefat edince ailesi onun bu isteği üzerine sandığı satmış.
Sandığı alan şahıs ise heyecanla "acaba sandıkta ne var" düşüncesiyle sandığı açınca, üzerinde şöyle yazan bir kemikle karşılaşmış:
"Ayağını sıcak tut, başını serin; Kendine bir iş bul, düşünme derin..."

KATŞILIK
Kendisine hakaret edilen Hz. İsa'ya (a.s.):
- "Niçin karşılık vermediniz?" diye sorduklarında:
- Herkes yanındakini verir, demiş. Onda olan, benim yanımda yoktu.

HER KOYUN
   
Harun Reşit, kendisini sık sık ikaz eden Behlül Dânâ Hazretlerine:
    - Sen kendi işine bak, dermiş.
Her koyun kendi bacağından asılır.
    Bir gün sarayı pis bir koku kaplamış. Sebebini araştırdıklarında, üst kattaki bir odada bacağından asılı bir koyun bulmuşlar. Bu işi yapanı da keşfetmişler tabi ki: Behlül.
    Halife, kendisini sıkıştırdığında:
    - Gördüğünüz gibi, her koyun kendi bacağından asılır efendim, demiş. Fakat etrafı kokuttuğu için, herkesi rahatsız eder.


BENİ ÇORAPLARIMLA GÜMÜN!
Zengin tüccar, çocuklarını topluyor ve vasiyette bulunuyor; “Beni çoraplarımla gömün”. Onayı aldıktan 24 saat sonra vefat ediyor. Sıra cenaze ve defin işlemine gelince, son istek imama iletiliyor. Hoca efendi “Mümkün değil, nasıl geldiysek, öbür tarafa öyle gideceğiz”de diretiyor. Sonuçta, karun kadar serveti olan adam kabire çorapsız yerleştiriliyor. O an küçük evladın aklına babasının “Gömüldükten sonra bakın” notu düştüğü zarf geliyor. Hemen açıyorlar ve içindekini okuyorlar; “Gördünüz mü, bunca servetime rağmen, çoraplarımı bile götüremedim”.

 YÜRÜDÜĞÜN YOLDA ZİRVE YAP
Sahabilerden birisi talebeleriyle yolda giderken yol üstünde,idam edilmiş birisini görürler.Oradakilere, asılmış adamın suçunun ne olduğunu sorarlar.Onlarda, o adamın yaptıklarını bir bir sıralarlar.Bunun üzerine sahabi gider asılmış adamın ayaklarından öper.
  Orada bulunanlar:  '' hocam, sen bizi yanlış anladın galiba; burada asılan adam, bir çok suç işlemiş, günahkarın biridir.'' derler.
   
 Sahabi ,onlara şu nükteli dersi verir.
   ''İyi ya işte; bende o yüzden ayaklarından  öpüyorum..Zira bu adam,onca günahı ve suçu işleyerek bu zirveye olaşmıştır ve kendi yürüdüğü yolda en tepeye olaşmıştır ki sonunda yakalanıp idam edilmiş.
Yani hakettiğine ulaşmıştır.Biz insanlar olarak  bizler neden,bulunduğuuz yolda zirve olmuyoruz ? Yolumuzdaki kararlılık noktasında neden şu eşkiya(asılmış adam) kadar olamıyoruz.

HANGİ TARAFTA OLDUĞUMUZU BİLİYORMUYUZ ?
İbrahim  Aleyhi selam ateşe atılacağı sırada serçenin biri gagasıyla aldığı bir damla su ile ateşe doğru yünelerek ateşi söndürmeye yeltenmiş.
   Bu sırada ağzında su ile ateşe müdahale eden serçeyi gören biri :
   '' Sen bu ateşi ağzındaki bir damla su ile nasıl olsa söndüremeyceksin,ohalde niçin hayatını tehlikeye atıyorsun?'' demiş.
   Bu soru üzerine serçe: ''Gagamdaki bir damla su ile bu çetin ateşi söndüremeyceğimi bende biliyorum; fakat hangi tarafta olduğumun belli olması için yaptım bu eylemi.'' cevabını vermiş. 

AT NALI
Kadıköy Camiinde vaaz vermete olan Osman Demirci Hocaya:'' Hocam,at nalı evimizin kapısına asarsakuğur getirirmi ? diye soranlara ''zannetmiyorum'' demiş.''Çünkü eğer öyle bir şey olsaydı ,o nallardan aynısını sürekli üzerinde taşıyan  atlar bütün gün buyunca kamçı yemezlerdi! ''

ANNE SERÇE
Günün birinde Efendimiz (s.a.v) arkadaşlarıyla sıcak soğuk demden dağları tepeleri aşarak Allah’ın dinini yaymak için yolculuğa çıkmışlardı. Yanındakilerin çoğunun binecekleri ne bir atı nede devesi bile yoktu. Çoğunun giyeceği ve yiyeceği de yoktu.
        Suyu bol ağaçlıklı bir yerde mola vermişler. O sırada bazıları etrafı gözetliyordu. İçlerinden biri bir kuş yuvası gördü. Anne kuş yuvada yoktu, sadece küçücük yavrular vardı. Görenlerden biri yuvadan bir yavruyu alarak Peygamberimize götürmek ister. Minik yavruyu eline alıp sevmeye başladı.
     Kuşun annesi geri döndüğünde yavrusunu yerinde görmeyince ötmeye başladı. Yürekleri yakan ötüşü, taşları inletiyordu. Herkes hayretten ağzı açık kalmıştı. Bu nasıl şefkat ve merhametti. Peygamberimiz ise uzaktan olanı biteni izlemekteydi. Arkadaşlarının yanına gelerek.”siz bu kuşun yavrusunu kurtarmak için yaptıklarına şaşırıyorsunuz değimli? Hazır olanlar ”EVET Ya Resulullah” dediler. Efendimiz (s.as.),”Şunu iyice bilin ki sizi yaratan Rabbim iz’in şefkat ve merhameti bu kuşunkinden kat kat fazladır.” Dedi. Sonra yavru kuşun serbest bırakılmasını istedi.

REKLAM GERÇEĞİ
ABD de Brooklyn köprüsünde bir bahar günü, kör bir adam dilencilik yapıyormuş.Dizlerinin dibine bir tabela koymuş. Üzerinde ''Doğuştan Kör'' diye yazmış.Herkes önünden geçerken tek tük para atıyormuş.Bir reklamcı bunu görüp tabelayı alıp arkasına birşeyler yazıp tekraz sessizce yerine koymuş.Ne olduysa ondan sonra olmuş.Tabelayı okuyan herkes başlamış şapkanın içine para atmaya... Bir cümle kafi olmuş şapkanın ağzına kadar para dolmasına.Cümle şu imiş: ''Güzel bir bahar günü... Ama ben baharı göremiyorum.''


EMANET
Hükümdarın biri ölen çocuğu için fazla üzülüp,göz yaşı dökmekte idi.Yanına tanımadığı bir adam gelir:
''Padişahım! bir zat bana geçenlerde çok kıymetli bir mücevheri emanet olarak vermişti.Yanımda bulunduğu sürece ona bakıp okşar ve bundan büyük bir haz duyardım.O zat dün gelip mücevheri benden aldı ve kalbimi üzüntüye boğdu.Emir buyurunuz da onu tekrar geri bana versin'' dedi.
   Hükümdar: ''ben mücevherin gerçek sahibini ,sana tekrar emanet vermesi için nasıl zorlayabilirim?.''deyince aradığı fırsatı bulan adam :
'' Allah'da size bir müddet önce emanet olarak bir çocuk vermişti, ve emanetini geri aldı.Şimdi siz neden bu derece üzülüyorsunuz.


GÜNAHIN AİLEYE YANSIMASI
 
Horasan'da bir zamanlar bir aile yaşarmış.Koca kuyumculuk,kadında evin işlerini yaparmış. Bir gün kadın,sütçüden süt almak için kapı aralığından tenceresini uzatmış.Ama sütçü,kadının tencereyi uzatan ellerini şehvetle tutuvermiş.
 Kadın çılgına dönmüş.Tencereyi sütçünün suratına ,fırlatarak evine kapanmış.
Akşam kocası gelinceye kadar ağlamış.
Kocası gelir 
gelmez sormuş''Söyle bakalım sen bu gün ne yaptın da benim başıma bu olay geldi.?
 kocası daha fazla dayanamayıp itiraf etmiş.
'' Evet hanım,özür dilerim.Bu gün bilezik almak için dükkana gelen bayanın bileziğini takarken sanki zor  giriyormuş gibi elini tuttum.Bir saniye daha çok elim onun eline değsin istedim.İşte senin başına gelenlerin sebebi budur.

H.Z. Muhammed (S.A.S.) den NÜKTELER
 
"Evet, ben de şaka yaparım, fakat şaka yaparken bile sadece hakikati söylerim."

                         Hz. Muhammed Mustafa SAV


Ebu Turab (Toprak) Kalk !

Sehl b. Sa'd'ın (r.a.) anlattığına göre: 

Allah Resulü (a.s.) bir gün kızı Fatıma'nın evine geldi. Ali'yi evde bulamadı. 

-"Amcanın oğlu nerde?" diye sordu.

Fatıma: 

-"Aramızda bir şey geçti, beni kızdırdı. Bu yüzden gündüz uykusunu yanımda uyumadı; çıkıp gitti" dedi. Allah Resulü bir adama. 

-"Bak, o nerede?" buyurdu. O zat (gidip) geldi ve: 

-Ey Allah'ın Resulü! O mescitte uyuyor dedi. Bunun üzerine Allah Resulü mescide Ali'nin yanına geldi. Ali uzanmış, ridası bir yanından sıyrılmış, vücudu toprağa bulanmıştı! Allah Resulü: 

-"Ebu Turab! Kalk, Ebu Turab! Kalk" diye diye bedeninden toprağı silkmeğe başladı.



Bu köleyi kim satın alır 

Resulallahın (a.s.m.), Zâhir isimli bir sahabesi vardı. Zahir, çölde yaşardı. Ara sıra Allah Resûlüne, çöl çiçek ve meyvelerinden hediyeler getirir, Peygamberimiz de onu çölde lazım olabilecek hediyelerle sevindirirlerdi. Efendimizin şakalaştığı sahabelerden biri de Zâhir idi. Onun için Peygamberimiz:
"Zâhir, bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz," buyururlardı. Ticaretle uğraşan Zâhir, yine bir gün bir şeyler satmak amacıyla şehre gelmişti. Resûlüllah Efendimiz, o görmeden arkasından gelip, kollarından tuttuktan sonra gözlerini kapadılar.Zâhir, telaşlı bir şekilde:

"Kimsin? Beni bırak," diyerek geri döndü. Peygamberimiz olduğunu görünce de sevindi ve başını, Resûlullahın şefkatli sinesine koydu.

Allah Resûlü şakalarına şu soruyla devam ettiler:

"Bu köleyi kim satın alır?"

Bu soruya Zâhir:

"Pek alıcı bulamazsınız, benim ne değerim olabilir ki ?" diye cevap verince, Peygamberimiz şöyle buyurdular:

"Sen görünüşte belki öylesin, fakat Allah katında değeri yüksek, pahası ağır bir kölesin."


Yaşlı Kadınlar Cennete Girmeyecek

Hz. Hasan rivayet ediyor:
Bir Gün Resûlallâha yalı bir kadı geldi ve:

"Ya resulallah, beni cennete koyması için Allah'a dua et" dedi. Peygamberimiz de :

"Ey falanın annesi, yaşlı kadınlar Cennete girmeyecek" buyurunca kadın ağlayarak oradan ayrıldı. Resulullah (a.s.m.) sözündeki inceliği şu açıklamasıyla daha da anlaşılır yaptılar:

"Ona haber verin, yaşlı kadınlar böyle yaşlı olarak Cennete girmeyecek, genç olarak otuz üç yaşında girecekler"


GÖZÜNDE BEYAZ OLAN ADAM

Peygamberimizin dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin hanımı Ümm-ü Eymen , Efendimize gelerek: 
"Ya resûlallah, kocam sizi davet ediyor." dedi. Peygamberimiz: 

"Kocanız iki gözünde de beyazlık olan adam mı?" diye sordular. Kadın:

"Hayır onun gözünde beyazlık yok" diye cevap verdi.Peygamberimiz tekrar:

"Hayır,hayır, var" dediklerinde kadın yine:

"Hayır, yok" diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamberimiz buyurdular ki :

"Gözünde beyazlık olmayan adam olur mu ?


DİŞİ DEVENİN YAVRUSU

Enes bin Mâlik anlatıyor: 

Bir gün bir adam gelip Resulullah'tan devesine bindirmesini istedi.

Resulullah ise:

"Seni dişi devenin yavrusuna bindireceğim."deyince,

Adam şaşkınlıkla, "Ya resulullah ben devenin yavrusuna nasıl bineyim?" dedi.

Peygamberimiz de:

Bütün develeri dişi deve doğurmamış mıdır? diye karşılık verdi.

Kristalleri Götürüyorsun

Peygamber Efendimiz (SAV) bir gün hanımlarıyla yolculuk yapıyorlardı.

Enceşe isimli köle şiirler okuyarak develeri hızlandırınca,

Resul-i Ekrem (ASM), 

"Enceşe, dikkatli ol! Kristalleri götürüyorsun" diye buyurmuşlardı

ÖDEŞTİK

Hz.Enes'in bildirdiğine göre:

Resul-i Ekrem(a.s.m.) hanımlarıyla şaka yapan erkeklerin en önde gelenlerinden biriydi. Hz.Aişe ile şakalaşmış, hatta koşu müsabakasında bile bulunmuştu.



İbrahim'in Rabbi

Günün birinde Peygamberimiz, Hazreti Aişe validemize: 

"Ben senin bana kırgın olup olmadığını anlarım" buyurdular. 

Hazreti Aişe validemiz de: "Bunu nasıl anlarsın?" diye sordu.

Peygamber Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem de nasıl anladığını şöyle ifade buyurdular: "Kırgın olmadığın zaman, Muhammed'in Rabbi hakkı için, kırgın olduğun zaman da, İbrahim'in Rabbi hakkı için, dersin."

Hazreti Aişe validemiz şöyle dediler: 

"Doğru söylüyorsun. Ancak ben senin adını dilimden anmasam da, kalbimden anarım."

Bir yarışta Hz. Aişe onu geçmiş, başka bir zamanda Resul-i Ekrem (a.s.m.) onu geçince gülümseyerek "ödeştik" buyurmuşlardı

İki Kulaklı

Enes (ra) anlatır: “Peygamber Efendimiz (asm) beni, ‘Ey iki kulaklı adam!’ diye çağırırdı.”

ÇOK YİYEN AÇLIĞA AZ DAYANIR:
Horasanlı iki derviş vardır.Birlikte yolculuk eerlerdi.birisi zayıf idi,üç gecede bir yemek yerdi.Öteki şişman ve kuvvetli idi.Nasılsa bunları şehrin kapısında casusluk isnadıyla tuttular,her ikisini bir odaya koydular.Sadece su verdiler.yiyecek hiç vermediler.İki hafta sonra günahsız oldukları anlaşıldıu.Kapıyı açtılar.gördülerki kuvvetli olan ölmüş,zayıf olan ise sağ salim yaşıyor.Herkes bu işe şaştı.
       Bu hadiseyiş gören bir bilge zat şöyle dedi:'' Eğer aksi olsaydı şaşardım.Çünkü o çok yiyen açlığadayanamadı;öldü.fakat az yiyen adeti vechile dayandı ve selametle kalıp kurtuldu.


 

 

 

ÜYE GİRİŞİ
 
Kullanıcı adı:
Şifre:
Facebook beğen
 
niyazi.s@hotmail.com
 
Title of the document , , , , Title of the document
Allah'ın 99 İsmi
 
REKLAM ALANI
 
Title of the document
e-devlet giriş
 
 

Title of the document
 
BU GÜN 127 ziyaretçi (163 klik) GİRİŞ YAPMIŞTIR
PRATİK BİLGİLER  - NÜKTELER  -   DİNİ BİLGİLER  - İLGİNÇ BİLGİLER  - LİNKLER  - ÖNEMLİ LİNKLER  - RESMİ SİTELER  - E-REHBER   - GÜZEL RESİMLER  - ARDAHAN RESİMLERİ  - BİTLİS RESİMLERİ -  GÜROYMAK RESİMLERİ  -  ÇILDIR RESİMLERİ  -  DİNİ RESİMLER -   RÜYA TABİRLERİ -   TİRYAKİ SÖZLER - KOMİK VİDEOLAR -   RÜYA TABİRLERİ - ARDAHAN TEDAŞ -   TEDAŞ PERSONELİ HATIRA SAYFASI RESİMLERİ -   ARDAHAN TEDAŞ ÖZEL SAYFASI -   HTML KODLARI -   OYUNLAR -   PROGRAM İNDİR -   KURAN DİN LE -    YOU TUBE GİRİŞ

fare
PRATİK BİLGİLER SİTENİZ
BAZEN ARAYIPDA BULAMADIĞINIZ HER TÜRDEN AKLINIZDA KALABİLECEK KISA-ÖZ BİLGİLER
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol